Mektubat

Mektubat, On Üçüncü İşaret, 207. sayfadasınız.

YEDİNCİ MİSAL: Şürehbilü'l-Cu'fî'nin meşhur kıssasıdır ki:
Avucunda etten bir ur vardı ki, kılıcı ve atın dizginini tutamıyordu. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm eliyle avucundaki uru meshetti ve mübarek eliyle ovdu. O urdan hiçbir eser kalmadı.1
SEKİZİNCİ MİSAL: Altı çocuğun herbiri, ayrı ayrı birer mu'cize-i Ahmediyeye mazhar oldu.
Birincisi: İbni Ebî Şeybe (muhakkik-i kâmil ve muhaddis-i meşhur) haber veriyor ki:
Bir kadın, bir çocuğu Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına getirdi. O çocukta bir belâ vardı; konuşmuyordu, aptaldı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bir su ile mazmaza etti, elini yıkadı, o suyu kadına verdi, "Çocuğa içirsin" ferman etti. Çocuk o suyu içtikten sonra, hastalığından ve belâsından birşey kalmadı. Öyle bir akıl ve kemal sahibi oldu ki, ukalâ-yı nâsın fevkine çıktı.2
İkincisi: Nakl-i sahihle, Hazret-i İbni Abbas demiş ki:
Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma mecnun bir çocuk getirildi. Mübarek elini onun göğsüne koydu. Birden çocuk istifrâ etti. İçinden, küçük hıyar kadar siyah birşey çıktı; çocuk şifa bulup gitti.3
Üçüncüsü: İmam-ı Beyhakî ve Nesâî nakl-i sahihle haber veriyorlar ki:
Muhammed ibni Hâtib isminde bir çocuğun koluna kaynayan tencere dökülmüş, bütün kolunu yakmış. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm meshedip tükürüğünü sürdü; dakikasında şifa buldu.4
Dördüncüsü: Büyümüş, fakat lisanı yok, büyükçe bir çocuk Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına geldi. Çocuğa ferman etmiş: "Ben kimim?" Hiç konuşmayan dilsiz çocuk اَنْتَ رَسُولُ اللهِ 5 deyip tekellüme başlamış.6

YEDİNCİ MİSAL: Şürehbilü'l-Cu'fî'nin meşhur kıssasıdır ki: Avucunda etten bir ur vardı ki, kılıcı ve atın dizginini tutamıyordu. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm eliyle avucundaki uru meshetti ve mübarek eliyle ovdu. O urdan hiçbir eser kalmadı.1 SEKİZİNCİ MİSAL: Altı çocuğun herbiri, ayrı ayrı birer mu'cize-i Ahmediyeye mazhar oldu. Birincisi: İbni Ebî Şeybe (muhakkik-i kâmil ve muhaddis-i meşhur) haber veriyor ki: Bir kadın, bir çocuğu Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına getirdi. O çocukta bir belâ vardı; konuşmuyordu, aptaldı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bir su ile mazmaza etti, elini yıkadı, o suyu kadına verdi, "Çocuğa içirsin" ferman etti. Çocuk o suyu içtikten sonra, hastalığından ve belâsından birşey kalmadı. Öyle bir akıl ve kemal sahibi oldu ki, ukalâ-yı nâsın fevkine çıktı.2 İkincisi: Nakl-i sahihle, Hazret-i İbni Abbas demiş ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma mecnun bir çocuk getirildi. Mübarek elini onun göğsüne koydu. Birden çocuk istifrâ etti. İçinden, küçük hıyar kadar siyah birşey çıktı; çocuk şifa bulup gitti.3 Üçüncüsü: İmam-ı Beyhakî ve Nesâî nakl-i sahihle haber veriyorlar ki: Muhammed ibni Hâtib isminde bir çocuğun koluna kaynayan tencere dökülmüş, bütün kolunu yakmış. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm meshedip tükürüğünü sürdü; dakikasında şifa buldu.4 Dördüncüsü: Büyümüş, fakat lisanı yok, büyükçe bir çocuk Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına geldi. Çocuğa ferman etmiş: "Ben kimim?" Hiç konuşmayan dilsiz çocuk اَنْتَ رَسُولُ اللهِ 5 deyip tekellüme başlamış.6