Muhakemat, Hâtime, 175. sayfadasınız.

Tenbih
Şu gibi meseleler, müstakbeldeki nazariyata kıyas olunmaz. Zira müstakbele ait olan şeylere hiss-i zahir taallûk etmediği için, iki ciheti de muhtemeldir, itikad olunabilir, imkân derecesindedir, itminan kabildir. Onun hakk-ı sarihi, tasrih etmektir. Lâkin hînâ ki, hissin galatı bizim "ma nahnü fîh"imizi imkân derecesinden bedahete, yani cehl-i mürekkebe çıkardı. Onun nazar-ı belâğatta hiç inkâr olunmaz olan hakkı ise, ipham ve ıtlaktır−tâ, ezhan müşevveş olmasınlar. Fakat hakikate telvih ve remiz ve imâ etmek gerektir. Efkâr için kapıları açmak, duhule davet etmek lâzımdır. Nasıl ki, şeriat-ı garrâ öyle yapmıştır.
Yahu, ey birader! İnsaf mıdır, taharrî-i hakikat böyle midir ki, sen irşad-ı mahz ve ayn-ı belâğat ve hidayetin mağzı olan şeyi irşada münafi ve mübayin tevehhüm edesin? Ve belâğatça ayn-ı kemâl olan şeyi noksan tahayyül edesin? Yâ eyyühe'l-hoto! Acaba senin zihn-i sakîminde belâğat o mudur ki, ezhanı tağlit ve efkârı teşviş ve muhitin müsaadesizliği ve zamanın adem-i i'dadından ezhan müstaid olmadıkları için ukule tahmil edilmeyen şeyleri teklif etmektir? Kellâ. كَلِّمِ النَّاسَ عَلٰى قَدَرِ عُقُولِهِمْ 1 bir düstur-u hikmettir.
İstersen Mukaddemata müracaat et... Bahusus Birinci Mukaddemede iyi tefekkür et!
İşte bazı zevahiri, delil-i aklînin hilâfına göstermek olan üçüncü noktaya cevap: Birinci Mukaddemede tedebbür et, sonra bunu da dinle ki:

Tenbih Şu gibi meseleler, müstakbeldeki nazariyata kıyas olunmaz. Zira müstakbele ait olan şeylere hiss-i zahir taallûk etmediği için, iki ciheti de muhtemeldir, itikad olunabilir, imkân derecesindedir, itminan kabildir. Onun hakk-ı sarihi, tasrih etmektir. Lâkin hînâ ki, hissin galatı bizim "ma nahnü fîh"imizi imkân derecesinden bedahete, yani cehl-i mürekkebe çıkardı. Onun nazar-ı belâğatta hiç inkâr olunmaz olan hakkı ise, ipham ve ıtlaktır−tâ, ezhan müşevveş olmasınlar. Fakat hakikate telvih ve remiz ve imâ etmek gerektir. Efkâr için kapıları açmak, duhule davet etmek lâzımdır. Nasıl ki, şeriat-ı garrâ öyle yapmıştır. Yahu, ey birader! İnsaf mıdır, taharrî-i hakikat böyle midir ki, sen irşad-ı mahz ve ayn-ı belâğat ve hidayetin mağzı olan şeyi irşada münafi ve mübayin tevehhüm edesin? Ve belâğatça ayn-ı kemâl olan şeyi noksan tahayyül edesin? Yâ eyyühe'l-hoto! Acaba senin zihn-i sakîminde belâğat o mudur ki, ezhanı tağlit ve efkârı teşviş ve muhitin müsaadesizliği ve zamanın adem-i i'dadından ezhan müstaid olmadıkları için ukule tahmil edilmeyen şeyleri teklif etmektir? Kellâ. كَلِّمِ النَّاسَ عَلٰى قَدَرِ عُقُولِهِمْ 1 bir düstur-u hikmettir. İstersen Mukaddemata müracaat et... Bahusus Birinci Mukaddemede iyi tefekkür et! İşte bazı zevahiri, delil-i aklînin hilâfına göstermek olan üçüncü noktaya cevap: Birinci Mukaddemede tedebbür et, sonra bunu da dinle ki: