Sözler

Sözler, Otuz Üçüncü Söz, 890. sayfadasınız.

Otuz Üçüncü Söz
Otuz Üç Penceredir
Bir cihette Otuz Üçüncü Mektup ve bir cihette Otuz Üçüncü Söz
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
سَنُرِيهِمْ اٰيَاتِنَا فِى اْلاٰفَاقِ وَفِۤى اَنْفُسِهِمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُ الْحَقُّ اَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ اَنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ *
1
SUAL: Şu iki âyet-i câmianın ifade ettiği vücub ve vahdâniyet-i İlâhiye ve evsâf ve şuûnât-ı Rabbâniyeye, âlem-i asgar ve ekber olan insan ve kâinatın vech-i delâletlerini, mücmel ve kısa bir surette beyanlarını isteriz. Çünkü münkirler pek ileri gittiler. "Ne vakte kadar وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ 2 deyip elimizi kaldıracağız?" diyorlar.
Elcevap: Yazılan bütün otuz üç adet Sözler, o âyetin denizinden ve ifaza ettiği hakikat bahrinden otuz üç katredir. Onlara baksanız, cevabınızı alabilirsiniz. Şimdilik, yalnız o denizden bir katrenin reşehâtına işaret nev'inden şöyle deriz ki:
Meselâ, nasıl ki bir zât-ı mu'ciznümâ, büyük bir saray yapmak istese, evvelâ temellerini, esaslarını, muntazaman, hikmetle vaz eder ve ilerideki neticelerine ve gayelerine muvafık bir tarzda tertip eder. Sonra menzillere, kısımlara maharetle

Otuz Üçüncü Söz Otuz Üç Penceredir Bir cihette Otuz Üçüncü Mektup ve bir cihette Otuz Üçüncü Söz بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ سَنُرِيهِمْ اٰيَاتِنَا فِى اْلاٰفَاقِ وَفِۤى اَنْفُسِهِمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُ الْحَقُّ اَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ اَنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ * 1 SUAL: Şu iki âyet-i câmianın ifade ettiği vücub ve vahdâniyet-i İlâhiye ve evsâf ve şuûnât-ı Rabbâniyeye, âlem-i asgar ve ekber olan insan ve kâinatın vech-i delâletlerini, mücmel ve kısa bir surette beyanlarını isteriz. Çünkü münkirler pek ileri gittiler. "Ne vakte kadar وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ 2 deyip elimizi kaldıracağız?" diyorlar. Elcevap: Yazılan bütün otuz üç adet Sözler, o âyetin denizinden ve ifaza ettiği hakikat bahrinden otuz üç katredir. Onlara baksanız, cevabınızı alabilirsiniz. Şimdilik, yalnız o denizden bir katrenin reşehâtına işaret nev'inden şöyle deriz ki: Meselâ, nasıl ki bir zât-ı mu'ciznümâ, büyük bir saray yapmak istese, evvelâ temellerini, esaslarını, muntazaman, hikmetle vaz eder ve ilerideki neticelerine ve gayelerine muvafık bir tarzda tertip eder. Sonra menzillere, kısımlara maharetle